1 Aralık 2010 Çarşamba

ORTA DOĞU GEZİSİ

Ön Hazırlıklar

Orta Doğu'ya gitme fikri vizelerin kalkmasıyla beraber oluşmaya başlamıştı ancak esas kararımı,ulaşımın ucuz ve ülkeler arası mesafenin kara yolu ile 2-4 saat olduğunu öğrenmemle kesinleştirdim.Hemen otel ve uçak rezervasyonlarımı yaptım.Otellerin adreslerini yazdım ve google maps'tan bulunduğu konumların krokilerini çıkardım.
Planım şu şekildeyi;Hatay-Halep - Şam - Ürdün - Petra - Beyrut - Hatay

Hatay'da akrabalarım olduğundan dolayı oraya uçtum.Size de tavsiye ederim.Sınırdaki taksilerle 30 tl gibi bir fiyata ve 2-3 saat gibi bir sürede Halep'e gitmek mümkün.

Halep'e Gidiş

Halep'e varmak 3 saatten az sürüyor.Bu sürenin önemli bir kısmı pasaport kontrollerinde geçiyor.Kontrol noktalarında doldurmamız ve onaylatmamız gereken bir form var.Doldurup pasaportumla birlikte verdim.Burada Arapların kısmı ile bizimkini ayrı.Ne alaka bilmiyorum ama Diplomats yazan bölüme gitmem gerektiğini öğrendim.Türklere o bölümden hizmet veriliyormuş.Doldurduğum ve onaylattığım formu Suriye'den çıkana kadar saklamam gerektiğini söylediler.Sınırda ayrıca tl'lerinizi suriye pounduyla değiştiren aamlar var.Bunlar 1 tl'ye karşılık 31 suriye poundu veriyorlar.İyi fiyata veriyorlar yani,eğer Türk lirasıyla geliyseniz buradan almanızı tavsiye ederim.Suriye'de döviz büroları 29 pound ve halk ise 27-26'dan sayıyor tl'nizi.En güzeli tüm parayı dolar yapıp öyle yola çıkmak.Ben tl alarak hata etmişim.Otelim merkezde olduğundan dolayı merkezde taksiden inip otelime yerleştim.

Halep
Eşyalarımı bırakıp hemen dolaşmaya çıktım.Osmanlı'nın Halep'teki kalesine gittim.Merkezden yürüyerek 15 dakika.Kale , şehrin ve çarşı'nın göbeğinde.Halep'te görülebilecek en güzel yerlerden biri.Yalnız böyle edim diye yüksek beklentilerle gitmeyin.Halep'i baz alarak kurdum bu cümleyi.
Şehir ufak bir şehir,taksi yerine yürüyerek gitmeyi tercih ettim.

Kale'nin dışarıdan görünüşü çok heybetli.İçi de görmeye değer.İçeride girmenizi engelledikleri hemen hemen hiçbir yer yok.Tümünü gezmek için 2 saatinizi ayırmanız gerekiyor.
Çok temiz,titiz biriyseniz Suriye'ye gitmenizi tavsiye etmem.Çünkü pek de steril koşullar olmadığını belirtmem gerekiyor.Temizlik manteliteleri farklı çünkü.Dönüş yolunda yumuşak şekerleme satan bir adam gördüm.El arabasında satıyordu,şekerlerin üstü falan açık.Ama adamın elinde de peluş toz alıcı var.Tozlarını alıyor yani.Adam kendince temiz.Dediğim gibi mantalite farklı.Biraz ilerde dönerci buldum,döner alayım dedim.Adam döneri eliyle koyuyor.Öyle elinde eldiven falan da yok.
Akşam yemeği için bir restorana gitmeye karar verdim.En azından farklı bir yemek yerim umuduyla.Vişne Kebabı'nın meşhur olduğunu söylüyorlardı.Benim şöyle bir felsefem var.Eğer bir şey güzelse,damak zevkimize kültürümüze uyuyorsa,biz bu şeyi mutlaka İstanbul'da görürüz.Güzel bir şeyse ve tutulacaksa gelir mutlaka.Ben bunu biliyorum ancak değişiklik olsun,gelmişken yiyeyim diyerek sipariş ettim.
Sonuçta böyle bir şey geldi karşıma.Vişne suyunun içinde misket köfteler.İlk bir kaç lokma güzel geldi ancak bir süre sonra vişne suyu baymaya başladı.Zar zor bitirebildim.Yanında kola ve 2 adet içli köfteyle birlikte 15 tl gibi bir fiyat ödedim.





Şam'a GidişErtesi gün erkenden yola çıktım Şam'a gitmek için.Önce taksiye binip otobüs garında inmek gerekiyor.Orada çeşit çeşit otobüs firmaları ve şehirlerarası taksiler mevcut.Bu arada Orta Doğu'da en dikkat etmemiz gereken şey taksiler.Kesinlikle taksimetreye uymuyorlar,hatta söylemezseniz açmıyorlar bile.Taksi bekledim,içinde yolcu olan bir taksi durdu önümde.Bindim,o yolcu az ilerde indi.Taksilerde yolcu olması farketmiyor.Eğer gideceğiniz yerler tam ters istikamet değilse önce onu bırakıp sonra taksimetreyi sıfırlayıp sizi gideceğiniz yere bırakıyor.Ama dediğim gibi taksimetreyi sıfırlamasını kendiniz söylemelisiniz.Yoksa içlerinden öyle bir şey gelmiyor.Fazla bi yol gitmedik,bagajımı almak için indim,döndüğümde taksimetreyi sıfırlamıştı :) İşlerine gelince çok güzel sıfırlıyorlar taksimetreyi.Ben de bakmamışım ne kadar olduğuna.Eğer yüksek bir fiyat söyleseydi çingenelik yapacaktım,hatta polis çağıracaktım.Çünkü polislerden çok korkuyorlar.100 suri deyince hesap yaptım kafamdan.3 tl ediyor.Değmez diye düşündüm ve verdim parayı.Daha sonra otobüs firmasına girdim,yakın saatte kalkan bir firma buldum.250 suri'ye aldım bileti.

Halep Şam arası otobüsle 4 saat sürüyor.Ancak Hamra isimli bir şehirde mola veriyor,sakın orda inip de Şam'a geldim zannetmeyin.Mola yerinde biletteki kuponu vererek bedava çay içebiliyorsunuz.Bunu otobüste yanımda oturan arap arkadaştan öğrendim.Yoksa kendim çözmem mümkün değildi.İlk kez gittiğim bir bölgede bu kadar dil problemi çektim.Şam'a geldim ve taksiyle otelime gittim.Buradaki taksilerle fiyatta önceden anlaşmak gerekiyor.Taksimetreyi aç dediğimde "la müşkül" (gerek yok) dedi.Fiyatta anlaştık.Meğer gideceğim yer taksiyle 4 dakika sürüyormuş.Tabi normalde taksimetrenin yazacağı fiyatın 10 katı kadarını vermiş oldum.Otelime yerleştim ve dışarıyı gezmek için çıktım.

ŞamŞam Halep'ten biraz daha modern ve gelişmiş bir şehir.Ancak ulaşım biraz daha zor.Ne demek istediğimi birazdan anlayacaksınız.

Taksiye binip beni Çarşı'nın önünde indirmesini istedim.Buradaki Çarşı,Sultan Abdülhamit zamanında inşa edilmiş.Ancak hâla Şam'ın en önemli merkezi.Araplar dediğim gibi her şeyi elleriyle koymaya alışmışlar.Dondurmayı da elleriyle koyuyorlar.Neyse ki bu sefer elinde eldiven var.Çarşı tıpkı bizim Kapalı Çarşı'ya benziyor.Çarşı'nın sonuna kadar yürüdüm.Etrafta eski yunan şehir kalıntıları var.Görülmeye değer.Şam'da da bütün şehir merkezini yürüyerek gezmek mümkün.


Derken sokakta pervaneli uçan balon satan çocuklar gördüm.Alayım hem çocuklara yardımım dokunsun hem de yeğenimi sevindireyim dedim.Bir baktım ki çocuklar kendi aralarında türkçe konuşuyorlar.Sohbet edip balon aldıktan sonra yoluma devam ettim









Bu kısımları görülmeye değer ancak hava kararana kadar.Hava karardıktan sonra hiçbir güzelliği kalmıyor.Sonbahar ve kış aylarında gidildiğinde erken kalkmakta fayda var.



Şam'dan Amman'a gidiş

İlk kez bir arap ülkesinden başka bir arap ülkesine geçeceğim için biraz tedirgindim.Sonuçta pasaport işlemleri vs... var ve bu işlemleri yaparken bu sefer yalnızım.Taksi durdu önümde,ama içi dolu.Böyle bi saçmalık var burda,gideceğiniz yön aynıysa dolu taksiler de alıyor sizi.Az ilerde diğer yolcuyu indirdi.Biz de gara doğru evam ettik.Bu arada taksiciler konusuna yine değinmek istiyorum.Size dostmuş gibi görünmek isterler,kanma arkadaş.Muhabbet açıp dikkatinizi dağıtmak isterler,inanma arkadaş...

Otogara gelir gelmez yardımsever! bir arap kardeşimiz elimdeki çantayı aldı ve "nereye gideceksin" diye sordu.Amman der demez hızlı hızlı yürümeye başladı,ben de peşinden gittim.Bir otobüs firmasına girdi,çıktı ve bana en erken otobüsün 2 saat sonra oluğunu söyledi.Taksiyle gitmemi önerdi.Akabinde garda tanıdığı bir taksiciye götürdü beni.Kaç para olduğunu sordum.600 dedi.Bizim paramızla 20 tl.Otobüs bunun yarı fiyatı olsa en iyi ihtimalle 10 tl olacak,bi ton kalabalık,kalkmasını bekle,molasına katlan,pasaportta kimse yardım etmesin vs... bana taksi daha mantıklı geldi.Bindim taksiye.

Taksici pasaport işlemlerini yapacağını söyledi.Ben de beklemeye başladım.Yarım saat oldu,bir saat oldu,adam ortada yok.Bagajımı da kilitlemiş,zaten pasaportum da onda.Yani çaresiz bekliyorum.Kendi pasaportunu a arabada bırakmış.O biraz içimi ferahlattı.Aksi bi durumda polise adamın pasaportuyla gitmem yeterli olacaktı.1,5 saat sonra geldi beyefendi.Meğersem müşteri arıyormuş.3 kişi bulmuş öyle gelmiş.
Neyse ki sabırlı bir insanım,kavga çıkmadan yolumuza devam ettik.Eski model bi araba.Radyoyu bi frekansa ayarlamış,sürekli arapça iç burkucu bir melodi.İçim bayıldı.Bi anda cep telefonumdaki fm transmitter özelliği aklıma geldi.Çaktırmadan telefondan Britney Spears'ın bi şarkısını açıp telefonu sola doğru çevirdim.Yavaş yavaş hoparlörlerden Womanizer isimli parça çalmaya başladı.Tabi araya frekans karışmış gibi yaptım belli olmasın diye.Aslında Tarkan çalacaktım da,herif mevzuyu çakar diye denemedim :) Adam şaşırdı tabi,hemen frekansı değiştirdi.5 dakika bekleyip fm transmitter'in frekansını değiştirdim.Yine araya hat girermiş gibi oldu ve adamımız radyoyu kapattı :) Böylece adamdan da intikamımı almış oldum.
Başıma gelen trajikomik olay:
Sınıra gelmeden önce duty free de durmasını rica ettim.durduk ,alış verişimi yaptım.Bir çıktım ki bizim taksici kapalı bagajı eliyle açmaya çalışıyor.Durumu anladığım anda şok oldum. Adam anahtarı bagajın içine atıp bagajı kapatmış! Arka koltuğu sökmemiz gerekiyo.Nerden denk geldim böyle bi mala diye ordan oraya yürüyüp duruyorum.Güneş de beynimi pişiriyo o sırada.Gitti bi yerlerden vida anahtarı bulmaya,yarım saat sonra geldi,bi baktık 1 numara küçüğünü almış.Gidip 3-4 tane getirsene! Diyorum ya mal olana denk geldik diye.Gitti yarım saat sonra neyse ki doğru anahtarla geldi.Arka koltuğu söküp anahtarı aldık,yola devam ettik.







Sınırda yoğun aramalar,kral hüseyinin üzgün bakışlı fotoğrafı,altında "good bye" yazısı,gerçekten benzersizSana da hoşçakal kral,bir daha görüşmemek üzere...







Amman

Amman'da Şam'a göre insanlar daha nazik ve modern.Kaldığım yerde (eski merkez) düzgün yemek yiyecek bir yer bulmak neredeyse imkansız.Ben de Ben de navigasyonla (suriye haritası bulamamıştım) mc donalds aratıp oraya doğru yürümeye başladım.Çevresinde güzel restoranlar olacaktı,veya en kötü ihtimalle mc donalds'da yiyecektim.Epey bi yürüdükten sonra önüme pizza hut çıktı.Yemeğimi orda yedim,aynı yolu geri gitmeyi gözüme kestiremediğim için taksiye bindim.Adam beni dolandırıyor mu diye kontrol etmek için navigasyonla otelimi seçtim.bir süre aynı gittiler,bir süre sonra ters gitmeye başladı.Dolandırıldığımı düşündüm.Doğru gidip gitmediğimizi kontrol etmek için adresi tekrar sordum,ama kızarak sordum tabi.O sırada geldiğimizi farkettim.İlk kez bi taksici beni dolandırma amacı gütmedi ve ben de kıza kıza ona kızmıştım :)

Amman'da gezilecek yer bulmak güç. Ancak yakınında bulunan Petra şehri hem günübirlik geziye uygun, hem de bir dünya harikası. Ben de Bir günümü Amman, diğer günümü Petra'da geçirmeye karar verdim. Bir gün içinde gidebileceğim en güzel yer Amman Kalesi'ydi. Gerçekten eski bir kale ve milattan önce 1800 yılına dayanıyor.

[img=http://a7.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash2/155653_10150127643929251_518204250_7970211_2023550_n.jpg]


[img=http://a2.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/149517_10150127644634251_518204250_7970223_2075189_n.jpg]

içerideki roma döneminden kalan taşlar özellikle dikkat çekici

[b]Otobüs firması rezilliği[/b]
Akşam otele gidince resepsiyondaki arkadaştan rica ettim ve bana petraye giden jet turdan bilet ayırttı.otobüs sabah 6:30'da kalkıyor,bu yüzden erken yattım.Ertesi gün sabah 5:30'a kalktım.henüz hava bile aydınlanmamıştı. Gişeler açılınca hemen gittim. Yalnız oradaki adam bana şu an sadece iki kişi gelenlere bilet verdiğini ve beni daha sonra çağıracağını söyledi. Benen başka tek kişi gelen yoktu neredeyse.Ben de kenarda bekledim. En son baktım otobüsün kalkmasına 15 dakika var, gittim bilet istedim.Bana ne desin. "[i]Biletimiz kalmadı[/i]" Adam beni çağıracağını söylüyor ve daha sonra biletlerin bittiğini söylüyor. üstelik rezervasyon yaptırmış olmama rağmen (resepsiyondaki arkadaş yanımda aradı) rezervasyonumun olmadığını söyledi.sinirlendim ve küfür ede ede ayrıldım ordan. yolda bir an düşündüm neden gidiyorum diye. dönüp gerekirse müdürle konuşmalıydım,ya da kavga etmeliydim
geri döndüm,gişedeki adam,şoför ve müdür oradaydı.müdür'ün ingilizce bilmediğini öğrendikten sonra derdimi şoföre anlattım. Şoför insan çıktı,ben halledeceğim dedi. herkes otobüse bindikten sonra beni muavin koltuğuna oturttu.yol, yarım saatlik çola dahil 4 saat sürdü

[b]Petra[/b]

Buraya gelip de büyülenmemek elde değil. Petra M.Ö. 1-2. yüzyılda nebatiler tarafından inşa edilmiş ancak 1812'ye kadar keşfedilmeyi beklemiş. Kumtaşı kayalıklar oyularak inşa edilmiş ve mimari o zamanlarda yapıldığı göz önüne alındığında muhteşem

Girmek için bilet almak gerekiyor ve biletler gerçekten pahalı. 100 tl kadar bir para verdim.Ben hayatımda bu kadar pahalı bileti sadece neu camp müzesinde görmüştüm,oraya da girmemiştim. Ama bunca yol geldikten sonra buraya girmeliydim.

Girdikten sonra bi 15 dakikalık yol daha var.Bu yol için yürüme,deve,at gibi seçenekler mevcut. Deve ve atın ücretsiz olduğunu söylediklerine bakmayın. Bahşiş adı altında sizden para isteyecekler. Vermek zorunda değilsiniz ama bedeviler 5-10 dolar almadan sizi rahat bırakmayacaklar

[img=http://a8.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/74544_10150127645654251_518204250_7970257_6795063_n.jpg]

İçeride binalarla karşılaşmıyoruz öncelikle. ince geçitiler,yontma taşlar mevcut.Bu yollar da yürüyerek geçiliyor

[img=http://a5.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/149974_10150127646579251_518204250_7970273_5336345_n.jpg]

Geçit bittiğinde ihtişamlı binalar karşılıyor insanları.Gerçekten büyülendiğim an da buydu.Muhteşem yapılar,çölde kayaların arasından bir anda beliriveriyor. Kendimi bir anda ilk çağ medeniyetinde buldum. Zarar gelebileceği endişesiyle binaların içine girmek yasak. Ancak yakından görebiliyoruz.

[img=http://a8.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/73881_10150127646859251_518204250_7970281_4496644_n.jpg]

[img=http://a6.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/76772_10150127647084251_518204250_7970289_7773377_n.jpg]

Bi noktadan sonra at,eşşek,deve gibi mükemmel seçeneklerimiz tekrar çıkıyor,çünkü şehrin diğer kısımlarını da görmek istiyorsanız yola devam etmeniz gerekiyor. Yol da genellikle yokuş ve havada uçuşan tozlu kum var. Hızlı çıkmaya kalkarsanız nefes nefese kalırsınız. Nitekim ben koştum ve nefes nefese kaldım, ancak turistlerin bir bölümü eşeklerle atlarla devam ettiler. Bir de biz giderken dönenler vardı ki, yolun daha yarısına geldiğimizi söylediklerinde yorgunluğum bir parça daha arttı





















Enteresan adamlar var bi şekilde turistlerden para koparmak için. Aşağıdaki adam da benden kopardı parayı.Maksat değişik bir fotoğraf sahibi olmaktı. Çaldığı müzik aletinden ise doğru düzgün ses çıkmayacağı zaten görüntüsünden belliydi





















Yollarda sarp kayalıklar mevcut









































Bir şeyler yeyip içmek isterseniz birazcık pahalı. Bir kutu kola yaklaşık 4 tl. Ama yanınızda içecek getirmediyseniz,mutlaka içmeniz gerekecek. Eğer yanınıza aldıysanız büyük ihtimalle sıcacık olacak bir süre sonra












































Dönüş yolundan sonra attım kendimi otele. O kadar yorulmuşum ki. Bu arada uydu olan yerlerde Türk kanalları da mevcut. Odamda vardı ve izleyerek uyumuşum. Ertesi gün öğleden sonra yollara koyuldum yine. Yolculuğun son durağı olan Beyrut'a gidecektim...

Ülkeden Çıkış Parası Saçmalığı

Otobüs geç kalktı.Bir de sınırda oluşan yığılma eklenince sınıra varmam akşam 7'yi bulmuştu. Daha önceki sınır geçişlerimi taksiyle yaptığımdan, tüm pasaport işlemlerimde şoför yardımcı olmuştu. Otobüste arapça bilmeyen tek kişi bendim. Ben de herkes ne yaparsa onu yaparım diye düşündüm. Herkes indi sınırda,ben de indim ve kalabalığı takip ettim. Pasaport işlemlerine girdim ve damga vurdurttum. Sonra otobüse geri döndüm. 4 kilometre ileride polis kontolü vardı.Pasaportuma baktı ve arapça bir şeyler sordu.Anlamadım. Yolculardan biri sağolsun ingilizce ödeme pulunu istediğini söyledi. Benim bırak ödeme pulundan, çıkışta ödeme yapıldığından bile haberim yoktu. Ülkeye bak, sınırdan girerken sorun yok, çıkarken para istiyor. Üstelik bunu pasaportuma amga vuran görevli de söylemiyor. 4 km geri yürüyüp parayı ödeyip tekrar gelmemi söyledi kontrol eden polis. Tabi bu otobüsü kaçırmak ve orada çok zor durumda kalmak demekti. Muavin hemen araya girdi, konuşmaya başladı. Bir süre sonra polis tamam dedi gitti. Sonra muavin parayı polise verdiğini söyledi ve benden 10 dolar istedi,ben de verdim. Daha sonra sordum pul parası da 10 dolarmış,adam sağolsun çıkarsız yardım etmiş. Neyse ki böylece hallettim ama gerçekten çok saçma bir uygulama.Kralı zengin etmek için kurulmuş bir düzen

Muavin Türk olduğumu öğrenince muavin "Murat Alemdar" dedi. Dedim Murat Alemdar kim? Telefondan resmini gösterdi. Bizim Polat Alemdar, dizinin arapça versiyonunda Murat ismindeymiş. Adam da Lübnanlıymış. Orada öğrendim ki Lübnan bambaşka bir yer. İnsanları ne Suriyelilere ne de Ürdünlülere benziyor...


Beyrut'a Varış

Beyrut'a vardığımda gece yarısı olmuştu. Tek kullanabileceğim ulaşım aracı taksiydi. Otobüste Lübnanlı bir gence gideceğim adresin ne kadar tutacağını sordum. 15.000 lübnan poundu (yaklaşık 18 tl) tutacağını söyledi. Ben de taksiciyle bu ölçüde pazarlık yaptım. 15.000 'e anlaştım. Tabi işaret dili ve yarım ingilizcesiyle anlaştık. Otelin önüne geldik,parayı uzattım
- 15 dolar, dedi
- Burası Amerika mı dolar veriyoruz,al şu 15.000 poundu şansını zorlama, dedim

O da sadece şansını denemiş,uzatmadı.Parayı verdim ve otelime gittim


Bir Akdeniz Şehri Beyrut

Tozlu, gürültülü ve karmaşık şehirlerden sonra Beyrut ilaç gibi geldi



Denizi,palmiyesi,iklimi,modernliği ve insanlarıyla tam bir akdeniz şehri Beyrut. Ancak tek kusuru, tarihi yerleri hep şehrin dışında kalmış. Baalbek tapınağının epey uzakta olduğunu öğrenmemle beraber yorgun bünyem şehrin içinde kalmayı tercih etti.Sahil kesiminde yürüdüm,daha sonra taksiyle hamra bölümüne geçtim. Bu arada burada taksilerde taksimetre yok. Pazarlık yapılıyor ve o ücrete gidiliyor. Genellikle 10.000 lübnan poundu tutuyor.(yaklaşık 12 tl) Hamra bölgesi beyrut'un en modern yeri. Tam bir alışveriş bölgesi.

Daha sonra yerel bir lezzet tatmak üzere bir restorana girdim.Laziz isminde bir yerdi ve kapısında %100 Lübnan sermayeli yazıyordu



Başta güzel geldi ama bi müddet sonra baydı.Zaten yanındaki şerbet olmasa,tatlının tadı yok nerdeyse.

Dolaşmaya devam ettim. Ta ki hava kararana kadar. Kasım ayında ve hava kararmasına rağmen bir tabelada havanın 27 derece olduğunu öğrendim.







Dönüş Yolu



Otobüs garına gittim Antakya'ya gitmek üzere. Ancak bütün işaretler arap harfleriyle. Birilerine sormadan otobüs bulmak mümkün değil. Sordum ve bir Türk otobüs firması buldum.Ancak seferleri sadece gece oluyormuş.Bayram olduğundan sefer olmayabilirmiş. Bir gün daha kaybetmek istemedim.Lübnan firmasıyla Halep'e, oradan da Hatay'a geçecektim. Otobüsle Halep'e yola çıktım. Şoför tam bir İbrahim Tatlıses hayranıydı. Beni yanına çağırdı ve İbrahim Tatlıses dinlediğini söyledi. Benim İbrahim Tatlıses dinlemediğimi öğrenince "Bu müzik sevilmez mi,sen nasıl Türksün" dedi. Hemen aklıma 2006 yılında Latin müziği dinlemeyen İspanyollara söylediğim laf geldi. Cümle neredeyse aynıydı :)

Hatay'a vardım ve iner inmez taksici valizlerime yapıştı,daha nereye gideceğimi bile sormadan. Yanlışlıkla istanbul'a gidiyor musun? dedim. Evet dedi. Daha sonra düzeltip "Hatay'a gidiyor musun" dedim. Ona da evet dedi. Yapmam gereken o anda valizlerimi geri almaktı ama o anın vermiş olduğu stres ve yorgunluk bunu düşünmeme engel oldu. Yolun yarısını geçip dağlık bölgeye gelince taksicinin gerçek yüzünü anlamaya başladım. "Pasaportum yok o yüzden sınıra kadar gidebilirim" dedi.Ben de o zaman anlaştığımız parayı veremeyeceğimi ve 10 lira az verebileceğimi söyledim. O ara Hatay'daki akrabalarıma haber verdim.Sınırdan beni alırlar kolaylıkla giderim gibi geldi.Bir de dağlık yerde, "istemiyorum indir beni" de diyemezsin.

Sınıra vardık Adam yüzsüz hâla verdiğim parayı beğenmiyor. Ya al git ya da polise haber vereceğim dedim. Parayı aldı ve gitti.

[b]Sınırın Ne Olduğunu Bilmiyormuşum[/b]
Daha önce hiç yürüyerek sınır geçmediğim için ne olduğunu bilmiyormuşum. Suriye sınır kapısında inip Türkiye sınır kapısına kadar yürümeye başladım. Bir süre sonra yollar kapkaranlık oldu,İki taraf dağlık. Sadece geçen arabalar yolu aydınlatıyor. Arabayla geçenler benden korkuyor. Tekerlekli valiz bir süre sonra kolumu fazlasıyla yormaya başladı. Dağdan kurt mu iner, terörist mi iner, aklıma getirmemeye çalışıyorum ve hızlı hızlı yürüyorum. Yaklaşık 45 dakika yürüdüm böyle. Sonra uzaktan Türkiye sınırını görünce rahatladım. Üstüm başım ter içinde sınırda akrabalarımla buluşup yorucu tatilime yorgunluğun son noktasına gelmiş bir şekilde son verdim




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder